Pazar, Şubat 05, 2012

Cumartesi, Aralık 06, 2008

SENİ BEKLEMEK.......

Beklemenin ne demek olduğunu öğrenmiş bulunuyorum.
Biliyorum artık, hasret üzerine bin yıllardır neden şiirler söylendiğini.
Ve neden en çok, 'Özledim' denildiğinde insanın ürperdiğini, insanın hangi andan sonra şair kesildiğini. Bütün bunları sana söylemek mümkün olsaydı, hasret olmazdı. Sen her zaman olduğu gibi; yüzüme bakıp susardın anlamazdım. Beni sevdiğinden bakıyorsun sanırdım. Bu bakışlar bekleyiş miydi canım!
Ben de sana fazla hissettirmeden, içimden sessizce söylerdim beklerdim.
Nihayetinde bütün BEKLKEMELERİN sonunda; ayrılık kazandı.
Bir süre içim içime sığmadan beklerdim.
Şimdi korku dolu bekleyişlerimi, nasıl özlediğimi bilemezsin. İnsanın affedileceğini bilerek kaygılanması, kaygıdan sayılmıyormuş. Gelmek kaydıyla, kısa gidişlerin verdiği acıları düşünüyorum, yüzümü hüzün dolu tebessümler kaplıyor. Ağlamak mı, gülmek mi belli olmayan şekiller doluyor iki yanağımın arasına.Gelmemek üzere gidişin, beklemek üzerine bütün fikirlerimi değiştirdi. Yokluğuna tanık olan her günü, bir sonraki gün gelirsin diye umutla bekliyorum.
Olup bitenden; 'Dönmeyeceği anlaşılıyor' diyor aklım!
Aklıma şaşıyorum.Bir an yüreğimde kocaman bir umut oluşuyor. Aşk; ayrılığı da, hasreti de, özlemi de yener diyorum!!
Artık ya ben, senin kadar güçlüyüm, ya da sen, benim kadar çaresiz. Hâlâ kaygı dolu olsa da, kocaman bir tebessüm aklımı atlayarak, yüreğimden suratıma doğru akıveriyor. Beklemenin berbat bir şey olduğunu bir kez daha anlıyorum, ne kadar süreceği bilinmese de. Bir şey daha anlıyorum, yürek dolusu arzuyla bekleyebildiğinde insan ve beklediğini 'yaşamının anlamı' diyebilecek kadar güçlü tutabildiğinde ruhunda, hasret eriyip gider, böylesi güçlü bir beklemenin karşısında.
Hasret, aşkın karşısında ne kadar zavallı kalıyor. Şimdi bana düşen sabır zamanları; senin gelmenle nihayet bulmayı bekliyor. Gel ki, beklemeyi sonsuz olmaktan çıkarıp öldürebilelim.Doğrusu yine yanımda olmanı bekliyorum, seninle sonu ayrılık olmayan, küçük kavgalarımızın tadına varabilmek için. Senin de yüreğimin içindeki yerini özlediğini biliyorum! Daha fazla kanatmadan tahtını, gel. Hasret, sinsice aşkın tuzağa düşmesini bekliyor. Bütün bunları, yürek dağlayıcı bir acıyla anlayabildiğime göre ben, sana ne oluyor?

GİTME

Gitmek, nedir?
Gitmek, tanımlanabilir bir şey midir? Ayrılmak gibi.
Bir muamma gibi, çözülemez bir şifre gibi.
Gittiğinden beri, gitmeler üzerine düşünüyorum.
Bunca zamandır bir mesafe aldığım söylenemez.
Ancak gitmenin, susuz bir çiçeğin solmasına denk olduğunu söyleyebilirim.
Çevremdeki, içimdeki, aklımdaki, yüreğimdeki her şey yalanlasa da; gitmen üzerine kafa yormam gerektiği ortada.
Gittin ve aklım karıştı...
Gittin ve herkes elimin neden elini tutmadığını anlayamıyor.
Gittin ve gittiğini kimse bilmiyor.
Düşünüyorum, ayrılığımız öncesinde gidişine beni ikna edecek bir kavga yok. Dayanamayacak katlanamayacak bir şey yok yok!
Aksine çığlık çığlığa bir sessizlik sarstı sevdamızı.
mutlu giden bir filimin aniden hüzünle bitmesi gibi..
Çığlığı çıldırtan bir susku, ilelebet bitirdi sevdamızı.
Gidişinle birlikte, belli kararlar almak zorunda olduğun ortada.Belli yaşamsal kararlar.
Sen olmadığına göre, cep telefonundaki mesaj tuşları ne işe yarayacak?
Ya beni terk ederse diye, artık kimin için korkulacak?
O sabahın gelmesini onca geciktiren derin suskudan sonra, yeni bir gün geceye dönsün diye neden beklenecek?
Tüm bu sorulara anlaşılabilir cevaplar bulabilirsem, gidişinde mahsur yok.
Bunca cevapsız soruyu bir kenara bırakarak,yüreğimde açılan yaraya bakıyorum.
özür dileyerek geçiremediğin yaralar, geri atamadığın adımlardan açılan yaram�
Acısını şimdi hissediyorum.
Oysa sıcağı sıcağına bile bu denli acımamıştı yaram.
Demek ki bazı yaralar, günü geldiğinde acımak için bekliyor
Demek ki ben, hayatımın programlayıcısını kaybettiğimden beri, geçmişte olması gerekenleri yaşamaya başlıyorum.
Engellenmiş acıların, biriktirilmiş gözyaşlarının, beklemekten rutubetlenmiş iç sıkılmalarının bir bir ortaya çıkma zamanı geldi sanırım.
Sen de artık engelleyemeyeceğine göre�
Bir sevdanın sonu, geciktirilmiş bedellerin ödenmeye başlandığı zamana denk düşüyor. Ayrılmadan önce bunları bana neden söylemedin?
Ve bunca felaketi tek başıma atlatamayacağımı bile bile, neden bıraktın?
Gerçekten dönmeyecek misin?
Tadına doyulmasına imkan olmayan, bir sevdam
Tedavi olması gereken yaralarım var. Ve sen tüm bunlardan habersiz beni bıraktın bir tekme de sen vurdun sanki. Başıma açtığın bunca acıyı anlamak için ayrılman üzerine düşünmeye mahkumum. Bunun haksızlık olduğunu şimdiden söyleyebilirim. Dayanılmayacak kadar bir şey yoktu nede olsa ortada, tabi eğer sevgi çok büyükse���..

SENİ UNUTMAK MI???(bence unutmayı unutmak)

Sabah oldu bile güneş kendini göstermeye başladı.
Ben sensizliğimi avutmaya çalışıyorum. Ayrıldıktan sonra, sensiz yaşamanın mümkün olduğunu kendime anlatmaya çalışıyorum. Unutmak var diyorum.! Unutulmaktan da beter acıtıyor canımı bu ısrar. Unutmak yalan, elbet biliyorum....
Bitirdin!!! bütün bunlarla baş başa bıraktın beni. Korku dolu bir sessizlik uğulduyor yüreğimde. Gidişinden önce söylediklerini ezbere attım. Dönsen, her söylediğine cevabım hazır. Seni ikna etmenin imkansızlığını bile bile, her cevabı yüzlerce kez aklımda kuruyorum. Biliyorum çıksan karşıma dinlersin beni. Ne kadar kızmış olsan da bana, ben daha kırgınım aslında sana. Kızgınlıkla söylenmiş bütün sözlerin, usulca karşılıksız bırakılması gerektiğini artık belledim. Susmak bir merhem gibi kapatır ayrılık yarasını. Gitmeden önce, tenine değdiği zamanlarda elim, içimde anlatılmaz haller olurdu. Gel gör ki ben sana bunu yansıtamadım ya da sen hiç görmedin.O garip ürpertinin tek tek çıkıyor sebepleri şimdi. sebepleri sonradan anlaşılır olsa da. Unut diyor kimileri�
Unutmayı tavsiye edenler, unutmaktan korkanlardır aslında. Onlara sorsan kendileri bile hiç becerememiştir yada onlar gerçekten sevmemiştir. Bütün tavsiyelerin anlamsızlığını yaşayarak öğrendim. Unutmak istemiyorum. Unutmak aşka göre bir şey değil. Unutmak yerine, sarsıcı hatırlatmalarına ihtiyacım var. Gel ve derinden yarala beni. Kavga edelim seninle, sessizce içime hapsedeyim senin kötü sözlerini. Kimsesiz olmaktan çok daha iyidir kırgın ve perişan kalmak.Dönmemek üzerine kararını vermişsen eğer, unutmak intiharını sana bırakıyorum. Ben yapamıyorum sana kolay gelsin.

UĞURSUZ BEKLEYİŞ

UZUN ayrılıklar yaşatma bana,Korkuyorum .
Gözüm sürekli telefona takılıp kalıyor, Yoruluyorum .
Çalmayınca, aklımda tehlike çanları çalıyor. Deliriyorum .
Ben arasam diye geçiyor aklımdan.
Bir daha arama deyişin geliyor aklıma korkuyorum.
Aklımı bin soru kaplıyor, kolay değil ayrılığı tüketen yüreğe, şüphe labirentlerinde doğru yolu göstermek. Kayboluyorum .
'Gitmeseydin' diye geçiyor aklımdan. Olup bitene isyanı sevmezsin sen
Hepsini biliyorum ama yokluğun içimi daraltınca ne yapacağımı şaşırıyorum. Belki bir mesaj atsam sana bütün bu uğursuz düşünceleri de birlikte yollasam. Cesaret edemiyorum. En iyisi çabuk gel de kurtar beni bu uğursuz bekleyişten ...
BEN DAYANAMIYORUM..........

Pazar, Kasım 16, 2008

Hadi Git YâR -/ Hemen Git(me) -/ Şimdi Gitme YâR

Hadi git yâr!
Hadi git yâr! Daha fazla sen yüklenemiyor kalbim.
Daha derin düşleri kaldıramıyor bedenim.
Kalmadı lügatimde içimi yakmayan bir söz.
Bendeki resmini sakladığım sandık; bir çift göz…

Yâr!
Ekseni değişti artık dünyamın.
Ne geceleri uykuya teslim ediyorum düşüncelerimi.
Ne de sabahları gündoğumlarıyla yeni bir yelken açabiliyorum kurtuluşuma.
Her benle başlayıp senle devam etmek zorunda olan gün, dikenli bir dal oluyor bana.

Hadi gönlüm..
Defalarca düş uçurumlardan, kan-revan ol.
Ve boşalt içini.
Damarlarından ansızın geçen ve “yar”ı anlamlı kılan ezinci katlet. Bitir bu sonsuz şiiri.
Son bulsun ağıt tadındaki sevgi söylemleri.
Yâr yüreğimdeki ‘is’ini başka bir yere sevk et hadi.
Ah yâr gün gün mısralar döktün içime.
Yüreğimi sana dair söylenmiş mısralarımla yıkadın.
Ben hep sana uzaktım.
Yollarda kaybolsam sen önüme çıkan tuzaktın.
Ben, her gece gözyaşlarımla yıkadığım masallarımı saçlarına yolladım.
Saçlarından kulaklarına musalla taşı gibi bir soğuklukla inip, beni sana anlatır sandım.
Yanıldım…

Hicran yağmurlarından sıyrılıp ötelerde kendimi aradım, bulamadım…
Hayatımın gençlik satırlarında adı geçen yâr.
Sırtımı her döndüğümde bir can yitirdim bu bahar…
İdama giderken hislerim, güneşim yüzünü görmeyi bekledim hep.
Kalemi kırık bir aşkı mühürledim yüreğime.
“unuttum” diye haykırırken bile unutmadığımı ispatlıyordum kendime.

Yoruldum yâr..
Bütün kapılarımı kapatmaya hazırlanıyorum gönlümün.
Kimliğimi hediye edip bu şehre, her bir adımımda anıları sürükleyip ardımdan ve rotamı da ekleyip nabzıma gidiyorum…
Mutlu günlerin gelmesini bekleyen çehremdeki çizgileri siliyorum. Ceplerimi dolduruyorum yedekteki acılarla.
Her sabah yüzümü yıkadığım tavana asıyorum hayallerimi.
Ansızın içime düştüğün günden beri ayakları burkuldu ömrümün.
Ve ben her gün bir daha ölmek için uyanır oldum uykumdan.
Paslandı gözlerim.

Sen kendin için kal yâr ben senin için giderim.
Bu defa sürgünlere giden yüreğime bedenimi de eklerim.
Bağdat olurum yıkılırım kurşunlara.
Filistin olurum kalırım duvarlar arasında.
Ama yine de İstanbul’u saklarım alınyazımda.
Nerde olursam olayım unutma yâr;
Yarın yeni bir gün ve her yeni günde olduğu gibi senli ölüme hazırlanıyor gönlüm..

Şiir : Kahraman TAZEOĞLU



----------------------------------------------------------------------------------------------

Hemen Git(me)





Hemen gitme..
Unutmuşum aşkta söylenenleri.
Nasılsın'ı bile bir başkaydı.
Hemen gitme.
Böyle tenhalaşmışımya.
Durup halini hatrını soruyorum gölgemin.
Sanki yüzgöz olmuşum hüzünlerle.
Kalbim diyorum ellerim çıkıp geliyor.
Kovamıyorumda.
Hemen gitme.
Sana bir yaprak kadar solgunum desem, rüzgar çeler aklımı.
Dallanıp budaklanır içimdeki boşluk.
Bahara karın tokluğuna gelen ağaçlar gibi olurum.
Hemen gitme bu kente bir sokak daha gelse.
Söyle kim arar seni.
Kırılır gülümsemelerin bir bir içime düşer ve
Bir gülü uyandırıp uygarlığından kırmızlığı ne kadar
Kim götürür seni.
Ahh neydiki suçum. Gençliğimi ve terketmelerini kayırmaktan başka.
Alıp başını gidiyorsun benden.
Hemen gitme.
Sana diyorum bi ağlasam, üşüsem derin bir kuyu gibi.
Omuzlarından başlayıp yıkılsam önüne.
Utanır sevinçlerim insan içine çıkamayan toprak gibi olur.
Hemen gitme.
Anla beni ben bu yalnızlıkla geçinemem.
Geçinemem terkedilmiş bir yürekle.
Ama yinede sen sen herşeysin işte.
Hayata açılan pencerem.
Sevinçlerimi büyüten odalarım.
Hemen gitme.
Terkedilmiş evler gibi olurum.
Hemen gitme..


Şiir : Kahraman TAZEOĞLU

------------------------------------------------------------
Şimdi Gitme YâR

Sen bir kitap kapağı gibi kapamışken adımı, ben her sözcükte seni okuyorum harf harf…

Tümcelerimin boyun büküşlerine aldırma yar!
Gözü yaşlı satırlarımın kan döküşlerinde büyütüyorum keşkelerimi…
Harflerimin ayağı kayıyor uçurumlarından.
Oysa sen bir liman sakinliğiydin yüreğime…
bir gün batımı huzuru…
uçsuz bucaksız bir özgürlüktün mavilerime…
ateşe verdin kıyılarımı apansız, sinsice…
züleyha’nın kaderine razıydım Yusuf(um)sun diye…
peşinden koşmaya, kınanmaya, dile düşmeye…
nerden bilirdim dil(in)den düşeceğimi?

Bir sözünle ateşe verdin uğruna ödenen bedelleri…
Gitme demem, git şimdi!
Bir metalin içine bindirip vedalarını, son bir kez kokunu çekmeden tiryakiliğim, son bir kez düşmeden kollarının girdabına, bir buseyi çok görüp alnıma, en kara yazgıları sür de git!..

Son fethedilen miyim meçhul ama, sen son Fatih’im…
Bilsen, kaç varlığa hiçlikti fetihlerin…
Ama dur, gitme!...
Şu topraklarımda dalgalanan sancağını indir, öyle git!
Yüreğimden sevdanı, dilimden adını sök de git!
Ciğerlerimden kokunu, gönlümden gözlerinin okunu çek de git!
Sözlerimi esaretten kurtar, dilimi çöz de git!

Kaç kez uğurladım seni bu kentten? Kaç kez boynu bükük bıraktın ardından el sallayışlarımı garlarda?
Dönüşünün umuduyla gidişine dayanamazken, bu müebbet vedaya nasıl dayanırım söyle?
Ah yar…
en yakınımken uzağımdın. Şimdi benden öte bensin ki, ben bana t-uzağım…

Kin tutmaz kalemim, bilirsin.
Sen kapatsanda c-ismimin üstüne son sayfanı, bu masalın devamını bir ömür bekler yüreğim…
Sana git diyebilmek için kaç alfabe satın aldım z-amansız pazarlıklarla bilsen.
Tüm kırgınlıklarımı çıkarıp kumbaramdan saydım, bir “git” etmedi.
Yanında “me”si olmayan bir git yakıştırılmadı sevdama…
Ama çok istiyorsan, işte orda; alfabemin kıyısında bir “git”…
Eksik, mahzun, çaresiz…
İster al git, istersen k-al git-me Yar!...

Yar demişim sana… yokluğun dipsiz bir yar!
İşte, diz çöküyor sevdana yüreğim, gitme!...
Gitme, sensiz ıssız bu diyar…






Anılarda SaKLı KaLanLardaN


  • ''Ey canım sevgilim, neredesin? Ancak seninle canım rahat eder. Böyle olduğu halde niye benim canımı almaya çalışıyorsun. Senden özür dilemeğe gelen gönlümün günahı nedir?? Seni sevmekten başka ne günahım var??''



  • ''Ne adım var, ne sanım. Fakat sen bana acırsan, ne olursa olsun, hiç gam yemem. Gerçi hiddet ve infalin çok acıdır, fakat lutuf ve merhametin ne güne duruyor? Eğer hiddetten ateş kesilirsen, gözyaşımla söndür..''



  • ''O kadar yalnızım ki, gölgemden başka dostum yok. Ona bile seni soramıyorum; korkuyorum, belki bana rakip olur. Ben sana belki zahmet verir diye bir gölgeden seni esirgiyorum. Halbuki sen benden gölgeni dahi esirgiyorsun..''